Cerrahlık yaraların, sakatlıkların ve öteki hastalıkların bıçakla tedavisidir. Eski insanlar, büyük bir olasılıkla, kırılan bir kolu ya da bir yarayı sarmak, bir apseyi yarmak, ya da diş çekmek gibi, cerrahlığın basit biçimlerini uygulamışlardır. Ayrıca, bazı nazik ameliyatlara giriştikleri ve bir ölçüde başarılı oldukları yolunda da ipuçları vardır.
Anatomide ilerlemeler;
Bundan 10.000 yıl önce bile “sihirbaz hekimler” trepanasyon olarak bilinen gçü bir ameliyatı (deliliği ya da baş ağrısını tedavi için kafatasından bir parça kemik çıkarma işlemini) yapabiliyorlardı bugün bile bazı Peru ve Avustralya kabilelerinde bu gibi ameliyatlara rastlanmaktadır. Romalılar da durumları tehlikeli olan bebekleri, sonradan sezaryen olarak bilinen yöntemle ana karnından alıyorlardı. Ancak, cerrahlık genellikle basit dışsal ameliyatlarla sınırlıydı ve içsel olanları kapsamıyordu. Modern cerrahlığın ilerleyişi gerçekte son 300 yıldaki bulguların ününüdür.
Bir cerrahın ilk gereksemesi, kuşkusuz, insan bedeninin çalışması konusunda açık ve kesin bilgi elde etmektir. Ortaçağın sonlarına kadar cerrahlık ilkel bir iş olarak, (berberlikte yakın bir ilişki içinde) kaldı, çünkü ne hekimlerin ne de cerrahların gerçek bir anatomi bilgisi yoktu. Öğrenmenin tek yolu, kilise ve devletin dehşet verici bir işlem diye baktıkları ölü teşrihiydi. Xv yüzyılda bu tabunun kısmen üstesinden gelindi ve ancak bu tarihten sonra hekimler bedenin içindeki yapıları araştırmaya başlayabildiler. Çoğunluklu, “çağdaş cerrahlığın babası” olarak adlandırılan ambroise pare, bu yeni bilgiyi ilk kullananlardan biriydi, bundan sonraki önemli dönüm noktaları, Wiliam Harvey’in (1578-1657) kan dolaşımının varlığını ortaya koyması ve William Hunter (1728-93) anatomi bilimine ilişkin bulgularıydı.
Acıyı ve Enfeksiyonu yok etme;
En kesin anatomi bilgisi bile cerrahın, daha önemlisi de, hastanın karşılaştığı iki temel sorunu, acı ve enfeksiyonu, çözmekte yetersiz kalmaktadır. Cerrahlığı acı veren kaba ve tehlikeli bir iş olmaktan çıkarıp, bugünkü daha güvenli ve acısız biçimine dönüştüren büyük devrim. Xıx yüzyılda gerçekleşti. İlk adım, 1844’de Amerikalı dişçi Horace Wells’in (1815-48) diş çekiminde güldürücü gaz (nitröz oksit) kullanmasıyla atıldı. Birkaç yıl içinde büyük ameliyatlarda eter ve kloroform kullanılmaya başlandı. Wvillam Morton (1819-68), eterin kullanımının (genel anestezi) öncülüğünü yaptı.
Cerrahi devrimindeki ikinci etken, antiseptik ameliyatların gerçekleşmesiydi. Kraliçe viktorya devrinin ortalarına kadar, hastaların ameliyat sonrası öldürücü enfeksiyonlarla yakalanmaları olağandı.
Ameliyat sonrası enfeksiyonlarının gerçek nedeni, Louls Pasteur’ün (1822-95) buna mikropların yol açtığını göstermesine kadar gizli kaldı. Pasteur’ün buluşunun içeriğini bütünüyle kavrayan ilk cerrah, Joesph Lister oldu (1827-1912) Lister, , asit fenik kimyasal maddelerin mikropları öldürdüğünü ve ameliyat yaralarını enfeksiyondan koruduğunu bulguladı. Onun cerrahi aletleri antiseptik çözelti içine koyma, ameliyat sırasında havaya asit fenik sıkma ve dikilen yarayı antiseptikle temizleme gibi yöntemleri, ameliyat sonrası ölüm oranını önemli ölçüde azalttı.
Kendi alanında devrim yaratan ve yararlı bir yöntem olan antiseptik ameliyat, xx yüzyılın başında, amacı ameliyathanedeki mikropları öldürmek değil, onları hastadan olabildiğince uzak tutmak olan modern aseptik cerrahiye yol açtı. Cerrahlar. Derinin yarılmadan önce bakteri yok eden bir maddeyle temizlenerek batreiden arındırıldığı bir teknik geliştirdiler. Mikropları öldürülmüş havlular. Önlük ve maskeler ortaya çıktı; cerrah ve asistanları ellerini her ameliyattan önce dikkatle tam beş dakika temizlemeyi öğrendiler. Ek bir önlem olarak, Amerika’da Willam Halsead (1852-1922) tarafından geliştirilen, mikropları öldürülmüş lastik eldivenler, kısa zamanda yaygınlaştır.
Cerrahlıkta ilerlemeler;
1920’delerde ameliyat sırasında yitirilen kanın yerine konulmasını sağlayan kan nakli yaygın bir biçimde gerçekleşti, aynı zamanda da anestezide, akciğer ameliyatı için göğsü açmayı olanaklı kılan gelişmeler sağlandı.
İkinci dünya savaşından kısa bir süre sonra göğüs cerrahları kısmen tıkanık olan bir kapakçığı temizlemek için kalbe girmenin yolunu buldular. Bundan sonra, bayıltılmış bir hastanın ateşini, kısa bir süre için, kalbi gerçekten duracak kadar düşürmek (hipodermi) ve böylece daha nazik kalp ameliyatlarını gerçekleştirmek mümkün oldu.
Cerrahlıkta modern yenilikler;
Kalp-akciğer makinelerinin (kan pompalama ve soluk alma görevlerini bütünüyle üstelenen) çıkışı, karmaşık ameliyatlarda (daha olumlu sonuçlar elde edilen) daha uzun zaman çalışabilmesi ve giderek kalp naklilinin gerçekleşmesi anlamına geliyordu. 1960 ve 1970’lerde Başarsızlık oranı henüz yüksek olmasına karşın, öteki organların (böbrek, karaciğer, akciğer vepankreas) nakli de olanaklı hale geldi. Gerçekte cerrahlık yöntemleri, günümüzde, artık insanların hara, bozuk yada eski organları (ya da çirkin olanları) gerçek ya da yapay olan yenileriyle değiştirebilmesini olanaklı kılabilecek ölçüde gelişmiştir.